Gümrü Antlaşması'nı kim imzaladı ?

Deniz

New member
Gümrü Antlaşması’nı Kim İmzaladı? Bir Bilimsel Analiz

Merhaba forumdaşlar! Bugün sizlere tarihi bir olaydan bahsetmek istiyorum. Gümrü Antlaşması, 3 Aralık 1920’de Sovyet Rusya ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında imzalanan bir barış anlaşmasıdır ve pek çok açıdan oldukça önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak, bu anlaşmanın imzacılarından kimlerin sorumlu olduğu konusunda bazen kafa karışıklığı yaşanabiliyor. Bunu biraz derinlemesine incelemeyi, imzalanma sürecinin ardındaki stratejik, sosyal ve politik nedenleri tartışmayı istiyorum.

Antlaşma ve İmzacıları Kimlerdi?

Gümrü Antlaşması, Ermenistan Cumhuriyeti'nin Sovyetler Birliği'ne katılımını kolaylaştıran, aynı zamanda iki ülke arasındaki sınırları netleştiren önemli bir belgedir. Peki, bu anlaşma kimler tarafından imzalanmıştır?

Ermenistan Cumhuriyeti’ni temsilen Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümetinin başkanı olan Aleksandr Mikoğluçiç, Sovyet Rusya’yı temsilen ise Sovyetler Birliği'nin Ermenistan’daki temsilcisi, Dzerzhinsky'nin eski yakın çalışma arkadaşı olan Georgiy Chicherin imza atmıştır. Bu isimlerin sadece tarihsel figürler değil, aynı zamanda dönemin güç ilişkilerini ve devletlerarası diplomatik stratejilerini de gösterdiğini unutmamalıyız.

Gümrü Antlaşması, Sovyet Rusya’nın Ermenistan’ı resmi olarak işgal etmesinin bir adımıdır. Sovyet hükümeti, Ermenistan’ın bağımsızlık iddialarına son vererek, onu Sovyetler Birliği'nin bir parçası olarak kabul etmiştir. Ancak bu anlaşma, sadece bir barış belgesi değil, aynı zamanda bir egemenlik meselesiydi. Ermenistan’ın bağımsızlık mücadelesinin sonlanışı ve Sovyet Rusya’nın Güney Kafkasya’daki stratejik hesapları bu antlaşmayı şekillendirmiştir.

Tarihi Bağlamda Gümrü Antlaşması’nın Anlamı

Bir anlaşmanın imzacılarından bahsetmek, o dönemin uluslararası ilişkileri hakkında çok önemli bilgiler sunar. 1920’lerdeki Orta Doğu ve Kafkasya’daki değişen dengeler, Gümrü Antlaşması’nın temel sebeplerini açıklamak açısından büyük önem taşır. Rusya, Bolşevik Devrimi’nden sonra Orta Doğu'da etkisini artırmak istiyordu, bu yüzden Ermenistan’ın Sovyetlere dahil olmasını tercih etti. Ermenistan Cumhuriyeti ise bağımsızlık mücadelesini kaybetmişti ve Sovyetlerle barış yaparak kendini daha büyük bir tehlikeden korumayı amaçlıyordu.

Erkeklerin Veri Odağında Durumu: Burada analitik bir yaklaşım, iki ülkenin stratejik çıkarlarını göz önüne alarak şekillenebilir. Sovyetler Birliği’nin bu antlaşma ile hem Batı’yla hem de Osmanlı İmparatorluğu’na karşı daha sağlam bir zemin oluşturmayı amaçladığı söylenebilir. Ermenistan Cumhuriyeti’nin ise hayatta kalma mücadelesi verdiği ve bu yüzden Sovyet Rusya’yla anlaşmanın, daha fazla kayıp vermektense, daha az zarar vereceği düşünülebilir. Bu bağlamda, Gümrü Antlaşması bir "karar anı"ydı; her iki taraf da varlıklarını güvence altına almak için pragmatik bir çözüm sundu.

Kadınların Sosyal Perspektifinden Gümrü Antlaşması

Kadınların bakış açısına geldiğimizde, sosyal ve insani etkiler devreye girer. Gümrü Antlaşması yalnızca iki devletin anlaşmazlıklarını çözmeye yönelik değildi. Aynı zamanda binlerce insanın yaşamını, göçünü, ve toplumsal yapısını doğrudan etkileyen bir olaydı. Ermenistan’da halk, bağımsızlık hayalleriyle sokaklara dökülmüşken, Sovyetler Birliği’ne katılımın toplumsal yapıyı nasıl değiştireceğini düşünmek gerekir.

Gümrü Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte, Ermenistan halkı, Sovyet kontrolü altında bir “yeniden yapılanma” sürecine girmiştir. Bu süreç, toplumsal yapıyı hem fiziksel hem de psikolojik olarak derinden etkilemiştir. Savaşın getirdiği yıkım ve Sovyet yönetiminin getirdiği yeni düzenle, kadınlar ve çocuklar bu değişimlerin en fazla etkilediği gruptu. Kadınların sosyal rolleri, savaşın yıkıcı etkileri ve yeni hükümetin getirdiği değişikliklerle birlikte yeniden şekillendi.

Gümrü Antlaşması, aynı zamanda bu halkların kimliklerini bulmalarına dair bir yolculukta, bir dönemin sonunu işaret eder. Ancak Sovyetler Birliği'nin otoriter yönetimi, bu halkların özgürlük, bağımsızlık ve aidiyet gibi duygusal ihtiyaçlarını bastıran bir sürece de dönüştü. O yüzden sosyal açıdan bakıldığında, antlaşma sadece bir sınır belirlemesi değil, aynı zamanda halkların "kendilik" mücadelesinin bir kırılma noktasını da oluşturdu.

Gümrü Antlaşması’nın Günümüzle Bağlantısı

Gümrü Antlaşması, dönemin jeopolitik koşulları içerisinde anlaşılabilir bir hamle olarak ortaya çıkmış olsa da, bugün bile etkilerini hissettirmeye devam etmektedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, Güney Kafkasya bölgesindeki sınırlar hala tartışmalı olmaya devam ediyor. Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalar, bu tür anlaşmaların uzun vadeli sonuçlarını gözler önüne seriyor. Halen, devletler arası ilişkilerde geçmişin izlerinin ne kadar derin olduğunu görmek mümkün.

Tartışmaya değer bir diğer konu ise şu: Gümrü Antlaşması gibi anlaşmaların günümüzde benzer şekilde uygulanabilirliği ne kadar geçerli? Bu tür antlaşmaların, halkların ruh halini ve sosyal yapısını ne şekilde dönüştürdüğünü düşündüğümüzde, günümüzde barış anlaşmalarının sadece devletler arasında imzalanan belgeler olmaktan öte, halkların geleceğini de şekillendiren anlaşmalar olmasının önemi daha da belirginleşiyor.

Sizce, barış anlaşmalarının uzun vadeli etkileri sadece devletler için mi geçerlidir? Halklar açısından nasıl etkiler doğurur?

Beni meraklandıran bir diğer soru ise şu: Gümrü Antlaşması’nın imzalanması, Rusya ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde ne gibi derin izler bırakmıştır? Günümüzde bu izler hala görülmekte midir?

Hadi forumdaşlar, konuyu tartışalım!